Nokia'nın Mobil Dünya Kongresi'nde tanıttığı yeni Nokia 3310 yeni özellikler eklenerek tekrar satışa çıktı. Yeni Nokia 3310'un en çok dikkat çeken özellikleriyse şarjının uzun süre dayanması ve ekranının renkli olması.
Agent TR
ekonomi, psikoloj, takipci arttirma, para kazanma, girisim, ekonomist, sermaye, ekonomik kriz, forex, borsa,
Münchausen Sendromu
Facebook Nasıl Para Kazanıyor? Bölüm 1
Facebook kullanıcıları 1.5 milyar sayısını aşalı çok oldu. Yani neredeyse dünyadaki her 80 insandan 15 i facebook kullanıcısı. Bu gerçekten büyük bir rakam ve sadece reklam geliri sektörünün büyük bir kısmını tek başına kaplamasına yeter. Ama Facebook'un en büyük gelir kaynağı reklamlar mı? Yoksa reklamlar ve satış ortaklıkları sadece buzdağının gözüken yüzü mü?
Başarısızlık Korkusu
Battlefield 4 Multiplayer Taktikleri
Person of Interest ve Watch Dogs Benzerliği
Person of Interest izleyenler bilir, milyarder ve bilgisayar dehası Harold Finch'in yazdığı, suçluları fark edebilen bir güvenlik kamerası yazılımı, devletin bu yazılımı kullanarak sadece büyük suçluları ve terör olayları ile ilgilenmesinden ufak çaplı suçlar için eski özel kuvvet askeri John Rees ile birlikte bu suçları engellemeye çalışıyorlar. Bu yazıda da bu iki yapımın ne kadar birbirine benzediğini konuşuyoruz.
Bir günde kaç uçak uçuyor: Transatlantik 24 Saatlik Hava Trafiği
Bu hava trafiği simülsayonu 2013'de Atlantik üzerinde 24 saat içinde gerçekleşen tüm uçuşların trafiğini gösteriyor. En yoğun uçuşlar yazın 1,500'den fazla uçuş olarak zirve yapıyor. Ayrıca en yüksek rakam iki ve üç bin günlük uçuş arasında değişen Kuzey Atlantik ve Birleşik Krallık üzerinde gerçekleşiyor. Video günümüzde dünya globalleşmesinin ne kadar arttığının bir göstergesi artık yüz binlerce insan tek bir gün içinde kıta değiştiriyor. Videonun keyfini çıkarın :)
Planlı/Kasıtlı Eskitme - The Light Bulb Conspiracy
Kasıtlı Eskitme: tüketicinin, gerektiğinden biraz daha yeni, gerektiğinden biraz daha iyi bir şeye gerektiğinden daha kısa zamanda sahip olma isteğini kullanmak.
''Kasıtlı Eskitme'' seri üretimin başlaması ve tüketim toplumu ile aynı zamanda başladı. Seri üretim birçok ürünü kolayca ulaşılabilir kıldı. Fiyatlar düştü ve birçok insan ihtiyaçtan ziyade zevk için alışveriş yapmaya başladı. Ancak 20. yüzyılın başında üreticilerin unuttuğu bir şey vardı. Tüketiciler aldıkları ürün eskimediği sürece yenisini almıyordu bu durumda sürekli olarak devam eden tek sektör gıda sektörü olacaktı. 1929'da tüketim toplumu durma noktasına geldi.
Wall Street çöktüğünde ABD derin bir ekonomik bunalıma girdi. İşsizlik arttı. 1933'e gelindiğinde 4 kişinden 1'i işsizdi. İnsanlar artık alışveriş yapmak için değil, iş ve yiyecek bulmak için kuyruklar oluşturuyordu. Ekonomiyi kaldırmak için yapılması gerekene ilişkin radikal teklif NewYork'dan geldi. Parlak bir emlakçı olan Bernard London kasıtlı eskitmenin kanuni olarak zorunlu hale getirilmesiyle krizden kurtulmayı öneriyordu. Bernard London'ın teklifi; Her ürüne belirli bir süre verilmesi ve bu süre sonunda ürünlerin kanunen çalışamaz kabul edilmesini öneriyordu.Tüketicilerin çalışamaz hale gelen ürünleri devlet kurumlarına iade etmeleri ve orada ürünlerin yok edilmeleri öngörülüyordu.
Bu teklifle sermaye ile iş gücü arasında bir denge kurmaya çalışıyordu. Böylece yeni ürünler için her zaman bir pazar bulunacak ve her zaman iş gücüne ihtiyaç olacaktı. Yani herkes tüketmeye devam edecek ve herkesin bir işi olacaktı. Bernard'ın teklifi geri çevrildi ve kanuni zorunlulukla 'eskitme' hiçbir zaman uygulanmadı.
20 yıl sonra 1950'lerde fikir tekrar ortaya çıktı, ama önemli bir değişiklikle. Tüketicileri 'tüketicileri kasıtlı eskitmeye zorlamak yerine tüketicileri onunla kandıracaklardı. Bu fikir günümüzdeki tüketici toplumunun temelini oluşturdu.
Büyüyen toplumla birlikte artık hepimiz sürücüsü olmayan, alabildiğine hızla ilerleyen ve en sonunda duvara çarpacak bir arabanın içindeyiz.
Huxleyci Uyarı-1
Bir kültürün ruhunun tükenmesinin iki yolu vardır. Birincisinde (Orwellcı yol) kültür bir hapishaneye dönüşürken, ikincisinde (Huxleyci yol) kültür bir hicve dönüşür.
Dünyamızın şu anda, Orwell'ın kendi alegorik hikayelerinde doğru olarak betimlediği hapishane kültürlerinin etkisiyle biçimsizleştiğini kimseye hatırlatmak gerekmez. Gerek Orwell'ın ''1984'' ve ''Animal Farm'' adlı romanları -fazladan- Arthur Koestler'in Darkness at Noon adlı romanı okunacak olursa, şimdi bir sürü insan üzerinde etkili olan düşünce denetimi aygıtının oldukça ayrıntılı bir krokisi elde edilir. Kuşkusuz bizi tiranlığın ruhsal tahribatları konusunda bilgilendiren ilk kişi Orwell değildi. Orwell'ın yapıtlarının benzersiz olan yanı, gardiyanlarımızın sağcı ya da solcu ideolojiden esinlenmesinin elle tutulur bir farklılık yaratmadığında israr etmesiydi. İkisinde de hapishane kapıları aynı ölçüde geçilmez, denetim aynı ölçüde sıkı ve ikonlara tapınma aynı ölçüde yaygındır.
Huxley'in bize öğrettiği ise ileri teknoloji çağında ruhsal tahribatların, siması kuşkuculuğu ve nefreti yansıtan birinden ziyade güler yüzlü bir düşmandan kaynaklandığı düşüncesidir. Huxleyci kehanette Büyük Birader bizi kendi isteğiyle gözetlemez. Huxleyci kehanette gardiyanlara, kapılara ya da Hakikat Bakanlıklarına gerek yoktur. Bir halk saçma sapan şeylerle eğlendiği, kültürel yaşam aralıksız eğlence turlarışeklinde yeniden tanımlandığı, ciddi kamusal işleri de bir vodvil temsilinde döndüğü zaman, artık ulus riskle yüz yüze gelmiş ve kültürünün ölümü açık bir olasılık halini almış demektir.
Amerika'da Orwell'ın kehanetlerinin pek geçerliliği yoktur, oysa Huxley'in kehanetleri şimdilerde fiili bir gerçeklik kazanmaktadır. Zira Amerika, elektriğin gündeme soktuğu teknoloji eğlencelere uyum sağlamayı hedefleyerek dünyanın en iddialı deneyine girişmiş durumdadır...
Aptal Öğretmen Modeli
Bir öğretmen vardır, girer sınıfa, bütün öğrencilerin zaten elinde olan matematik kitabından 2 soru yazar tahtaya, çözün der, 10 dakika gazetesini okur. Sonra tahtaya 2 öğrenci kaldırıp onlara çözdürür soruları, ''Nöbetçi tahtayı silsin''der, o arada bir 10 dakika daha okur gazetesini, sonra sıkılır ayağa kalkıp gezer, arka sıradaki erkeklerle maç muhabbeti eder, tahtaya 2 soru daha yazdırır ve zil çalar, ''Bu da ödeviniz olsun'' der.
Bir de aptal öğretmen modeli vardır, evet bu öğretmen insanların gözünde aptaldır, zira okula farklı materyallerle gelir, farklı kaynaklardan sorular çözer ve mecbur olmamasına rağmen daha çok efor sarf
eder. Geometride koniyi anlatıyorsa üşenmez bir yerlerden koni şeklinde bir cisim bulur veya evde kartonla kendisi hazırlar da öyle gelir sınıfa . Sırf öğrencileri daha iyi anlasın diye.
Bu öğretmen, sınıfta gazete okuyan öğretmenle aynı maaşı alır, ikisi de kağıt üzerinde işlerini yapmış gözükürler. Aptal olan öğretmen dünyanın bütün çocuklarına koninin özelliklerini, alan ve cisim hesaplarını öğretemedi. Tüm çocukları geçtim kendi sınıfındaki çocukların hepsine bile öğretememiş olabilir ama en azından çabaladı. Sınıfın en arka sıralarında oturan gömleğinin içine renkli tişört giyerek kendisinin farklı biri olduğunu ispatlamaya çalışan çocuk da iki gün sonra unutacaktı öğrendiklerini.
Bazı şeyleri yaparsın, çünkü sen o'sundur sonuçlarının ne olacağı çok da önemli değildir. Yapman gerekir,zira ''En azından'' ile başlayan bir özrün olacaktır o gün.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)